En sevdiğim ülkelerin başında İtalya gelir

Değişik zamanlarda 3-4 defa ziyaret etme şansım oldu. Ülkenin her köşesi ayrı bir güzel. İlginç bir yemek kültürleri var. İtalya’nın ücra bir köşesinde bir lokantaya da gitseniz yaptığı yemeği mutlaka özenerek yapar. Sanki Cumhurbaşkanına hazırlıyormuş gibi yapar. İnsanları bize biraz benziyor, hatta biz kendi aramızda İtalyanlara “Avrupa’nın Türkleri” diyoruz ☺. Genelde çok konuşkan ve sempatik insanlar. Jest ve mimiklerini çok kullanırlar. Bir gün elinde karpuz olan bir adama adres sormuştuk. Adam karpuzu bize verdi, sonra da ellerini iki yana açtı, işaret diliyle “bilmiyorum” dedi. Çok gülmüştük, jest ve mimikler olmasa yaşamayacak demek ki, garibim ☺.

Duomo di Milano (Milano Katedrali)

Yapımı yaklaşık 500 yıl süren bu katedral toplam 12.000 m² zemin üzerine inşa edilmiştir. Avrupa’nın 3. büyük katedrali ve dünyanın en geniş mermer yapısına sahiptir. 13. yüzyılda gotik stilinde yapımına başlandı ve 16. yüzyılda bugünkü halini aldı. İçerisinde birçok heykel, ikon ve sanat eserleri bulunmaktadır. Tepeye çıkıp Milano’yu yükseklerden izleyebilirsiniz.

Galeria Vittorio Emanuelle II

19.YY 2. Viktor Emanuelle adına yapılan tarihi alışveriş merkezi. Bildiğiniz AVM’lerden biraz farklı bir yer. Galerinin tarihi bir yapısı var, içinde ve tavanlarında ince sıva üzerinde bulunan heykel ve mermer yapıları görebilirsiniz. Dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden birisi sayılıyor. İçinde Prada, Gucci, Armani, Versace ve Louis Vuitton gibi dünyanın en prestijli markalarının ve bulunduğu mağazalar var. Alışveriş için olmasa bile bir kahve içmek için veya keyifli bir yemek yemek için de ziyaret edilebilir ☺. Milano için neden moda şehri dendiğini burada anlayabilirsiniz…

Navığlı Bölgesi

Burada gezerken kendinizi Venedik’te gibi hissedeceksiniz. İki kanal arasında kalmış küçük bir bölge. Antik Çağdan itibaren su yolları Milano‘ya zenginlik ve canlılık katıyordu. Bugünlerde iki büyük kanalıyla Navığlı bölgesi güzel bir manzara eşliğinde gezmek ve yemek yemek isteyenler için en uygun yer. Suyun etrafında barlar ve kafeler özellikle akşamları çok canlı oluyor. Ziyaret etmeniz gereken yerlerden bir tanesi…

Sforzesco Şatosu

Milano merkezinin Kuzeybatısında bulunuyor. Şato 15.YY da yapılmış ve içinde 2 ayrı müze bulundurmakta. Dünyaca ünlü birçok heykel bu müzelerde bulunmakta. Özellikle Michelangelo’nun 1553-1564 yıllarına ait tamamlanmamış Pieta Rondanı heykeli ilgi çekiyor. Antik çağa ait birçok eser, Müzik aletleri müzesi ve resim galerisi bulunuyor. Sanata ve müziğe merakı olanlar için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer.

Santa Maria Delle Grazie Kilisesi

Leonardo Da Vinci’nin dünyaca meşhur “Son Akşam Yemeği” freskinin olduğu kilise. 15.YY da yapımına başlanan ve tamamlanan kilise çok mütevazı bir yapıya sahip. Eğer meşhur freski görmek istiyorsanız mutlaka haftalar veya aylar öncesinden internet üzerinden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Yoğun talep olduğu için günü birlik gittiğinizde içeri giremezsiniz. Zaten 15 dakikadan fazla da kalamıyorsunuz.

 

Brera Bölgesi

Milano‘nun en eski yerleşim yerlerinden birisi. İçerisinde birçok sanat atölyesi ve tarihi binalar bulunduruyor. 11. ve 12. yüzyıldan kalma yapılar mevcuttur. Eğer sanat dolu bir sokakta özenle hazırlanmış bir Cappuccino içmek istiyorsanız, sizin için güzel bir mekandır. Etrafı botanik bahçelerle süslenmiştir ve fotoğraf kareleri yakalamak isteyenler için güzel bir alternatif sunar.

Not: Güzel ve özel bir pizza yemek istiyorsanız, Buenos Aires Caddesi üzerinde bulunan Spontini‘yi tavsiye ederim. Cafe olarak da Armani Cafe‘ye gidebilirsiniz…

Venedik

Dünyanın en güzel ve özel yerlerinden birisi olarak kabul edilen Venedik, toplamda 117 ada ve 400 köprüden oluşmaktadır. Venedik, “Gökyüzünde bir açık hava müzesi” şeklinde bir cümle ile ifade edilebilir. Dar yolları, kanalları ve köprülerden oluşan bu şehir, her gezginin rüyası olmalıdır. Araç trafiğinin olmadığı şehirde ulaşım, gondollar veya Vaporetto denilen deniz taksileriyle sağlanmaktadır.

Venedik’te gezilecek yerler

Canal Grande (Büyük Kanal)

Venedik’te trafiğin ana hattı olan büyük kanal, toplamda 4 km uzunluğunda ve 70 m genişliğindedir. 6 ilçeyi birbirinden ayırır. Deniz otobüsleri veya gondollarla bu güzel kanalda gezinti yapabilirsiniz.

San Marco Meydanı

Şehrin simgesi ve görülmesi gereken yerlerin başında gelen meydan, 175 m uzunluğunda ve 82 m genişliğindedir. Venedik‘te “meydan” ünvanına sahip tek alandır. Turistlerin uğrak noktalarından biridir. Dükler Sarayı‘nın bir tarafında, San Marco Bazilikası ve tarihi saat kulesi ile tarihi ve stratejik bir konumda bulunur. Meydanda stres atmak ve güvercin beslemek için ideal bir yerdir.

Basilica di San Marco (San Marko Bazilikası)

9. yüzyılda yapılan bu kilise, aynı zamanda “Altınlar Kilisesi” olarak da bilinir. İçinde oyma eserler, altın heykeller ve cam işlemeler bulunur. Bizans mimarisi için önemli bir örnek teşkil eder. Duvarlarda İstanbul‘da bulunan Oniki Havari Kilisesi ile ilgili işlemeler de bulunur. Bazilika`nın birçok yeri altın varak ile kaplanmıştır.

Rialto Köprüsü

Büyük Kanal üzerinde bulunan köprü, köprüler arasında en ünlü olanıdır. İlk olarak ahşaptan yapılan köprü, daha sonra sağlam bir şekilde yeniden inşa edilmiştir. Büyük Kanalı en iyi bu köprüden seyredebilirsiniz. Ayrıca 12. yüzyıldan beri açık olan kuyumcu, ipek ve cam ürünleri dükkanları hala köprü üzerinde faaliyet göstermektedir.

Como’da gezilecek yerler

Milano ve Venedik kadar meşhur olmasa da Como, mutlaka görülmesi gereken bir yer. Milano’ya 50 km mesafededir. Roma kalıntıları, tarihi sokakları, Como Gölü ve müthiş manzarasıyla turistlerin ilgisini çekiyor. Como Gölü etrafında güzel bir gezinti yapın, vaktiniz varsa tekne turlarına da katılabilirsiniz. Ruhunuzu dinlendirmek için güzel bir yerdir. Etrafında birçok villa göreceksiniz, en dikkat çekeni ise George Clooney‘e ait olanıdır ☺. Mutlaka yapmanız gereken bir şey ise FUNİKÜLERe binmek. Funikülerle tepeye çıktığınızda, Como şehri ve gölü bütün doğa manzarasıyla ayaklarınızın altında olur.

Ayrıca göl etrafında ziyaret edebileceğiniz tarihi yerler arasında Çernobbio, Villa Balbienello, Abazzia di Piona (Piona Manastırı) ve Bellagio kasabası bulunmaktadır.

Kalabriya

İtalya’nın güneyinde Çizmenin ucunda yer alan bölge. Sicilya Adasını buradan görebiliyorsunuz. Şimdiden söyleyebilirim, hayatımda yaptığım en güzel tatil de buradaydı. 2011 yılında gitmiştik. Bir tatilde olmasını istediğiniz her şeyi burada bulabilirsiniz. Biz “Ağrıtourismo Nınea” adlı pansiyonda kaldık. Capo Vaticano şehrinde, adından da anlaşıldığı üzere “tarım turizmi” yapılıyor. Kaldığımız yer denize 2 km mesafede şirin ve doğal bir yer. Kapıda keçiler geziniyor, hemen yanınızdaki bahçelerden biber veya domates koparıp yiyebiliyorsunuz. Kaldığımız bir hafta boyunca yediğimiz her şey doğal ve o bölgede yetişen besinlerdi. Zeytinyağından domatese, peynirden soğana her şey taptazeydi. Pansiyonda kahvaltı yaptığımızda, sipariş verdiğinizde bahçeden koparıp masanıza getiriyorlardı. Kaldığımız pansiyonun küçük bir de havuzu vardı, biz de gün aşırı kullanıyorduk. Bir gün denize, bir gün havuza giriyorduk. Vardığımız ilk gün telefonları da kapattık, gidene kadar interneti de kullanmadık yani dünyadan tamamen ilişkimizi kesip bir hafta kafa dinledik. Pansiyonda genelde Hollandalı ve İsviçreli turistler bulunuyordu, dolayısıyla genelde sessiz ve sakin bir atmosfer vardı. Sabahları kalktığınızda bir yandan etrafınızda keçiler geziniyor, diğer taraftan tertemiz bir hava, tepenizde güneş ve masmavi bir deniz manzarasıyla karşılaşıyorsunuz. Çoğu zaman geç kalktığımız için kahvaltımızı kendimiz hazırlıyorduk. Kahvaltıdan sonra doğrudan denize gidiyorduk. Birçok sahil vardı kaldığımız yer yakınında, ama en güzeli “Groticelli” sahiliydi. Denize doğru giderken küçük İtalyan kasabalarından geçiliyor. Sade ve doğal yaşam alanları. Yaşadığınız her saniye ruhunuzu dinlendiriyor. İnsanlar özellikle sempatik ve rahat. Büyük şehirlerin stresi buralara uğramamış. Buralardaki huzuru hiçbir terapi ve meditasyonda bulamazsınız ☺

Kalabriya’da gezilecek yerler

Santa Maria Dell’isola Kilisesi

Tropea’da bulunan bu kilise İlk önce görmeniz gereken yer. Tiren denizine sıfır küçük bir tepeye kurulmuş tarihi kilise. Kartpostallık bir manzara var burada.

Tropea sahili

Hemen kilisenin bitişinde masmavi su ve tertemiz sahiline inip yürüyüş yapmanızı tavsiye ederim.

Tropea şehir merkezi

Tarihi yapısını koruyan, alışveriş yapabileceğiniz şirin bir yer. Tarihi sokaklarda gezerken çok sayıda ressam ve sokak sanatçılarına rastlayabilirsiniz. Cafelerden bir tanesine oturup bir dondurma yiyebilirsiniz, emin olun daha önce yediğiniz dondurmalara benzemeyecek.

Capo Vaticano

Kaldığımız bölgede de gezilip görülecek çok yer vardı. Doğaya merakı olanlar için ideal bir yer. Deniz, güneş, yeşillik, doğal yaşam, doğal gıdalar, mutlu insanlar ve gülen yüzler. Capo Vaticano‘da çok sayıda balık restoranları var, biz genelde her gün birini tercih ediyorduk ve hepsinden de memnun kaldık. Balıklar taze ve günlük geliyordu ve bölgeden toplanmış doğal salata ve zeytinyağı ile servis ediliyordu. İtalya’da kahve kültürü olduğu için üstüne bir de kahve içtik mi görev tamamlanmış oluyordu ☺. İtalyanlar Türkleri seviyorlar, hatta bu sevgilerini bir deyim ile taçlandırmışlar, fumare como on turco yani “Türk gibi sigara içmek” ☺.

Vibo Valentino

Vibo Valentia küçük bir liman şehri. Belvedere Grande isimli tepeye gidip şehri yükseklerden izleyebilirsiniz. Şehrin herhangi bir yerinde inip tadını çıkartarak sokakları gezebilirsiniz. Burda da yine çok güzel balık restoranları var, yalnız burası daha sessiz daha sakin bir yer. Diğer liman şehirlerindeki diriliği ve canlılığı burda bulamazsınız. Sessizce kendine has bir şehir. Vaktiniz varsa ve kalelere merakınız varsa çok güzel bir konumda castello normanno svevo yu ziyaret edebilirsiniz.

Sonuç

Kalabriya’nın diğer şehir ve ülkelerden farkı; burda heseyi anlık yaşamalısınız. Fazla plan program yapmadan gezinitye çıkıp, bulduğunuz bir restoranda balık yeme, bir cafe de kahve içme, herhangi bir sahilde denize girme veya manzara seyretme. Yukarıda belirttiğim yerler size yardımcı olabilir ama benim size tavsiyem tamamen doğaçlama bir gezi yapın biz de öyle yaptık ve pişman olmadık. Ruhunuz nereye götürüyorsa oralara gidin….