Üniversiteden 5 arkadaş 5 günlüğüne Paris’e gitmeye karar verdik

Aramızda hiç kimse Fransızca bilmediği için İngilizceyle idare etmemiz gerekecek dedik. Tabii çoğumuzda yeterince İngilizce yok. Abdullah Esen arkadaşımız atladı; ben hallederim benim İngilizcem iyi dedi. Emin misin dedim, abi Londra‘dan kuzenim geldi tek kelime Türkçe bilmiyor, iki hafta bizde kaldı hiçbir sıkıntı yaşamadık. O iş bende dedi. Abdullah ve İngilizce konusuna daha sonra değineceğim. 5 arkadaş güzel bir bahar gününde arabayla Paris‘e doğru yola çıktık…

Paris’te gezilecek yerler

 

Notre Dame katedrali

Meryem Ana için kutsanan ve “Paris’imizin güzel kadını” anlamına gelen Notre Dame katedrali 12. yüzyıl başında inşa edildi ve klasik bir Gotik mimarisini andırıyor. 14 ve 18. yüzyılda sonradan eklenen kısımları olmuş, bu kısımlar da Gotik mimarisine sadık kalınarak yapılmaya çalışılmıştır. İçerisi çok geniş bir şekilde yapılmış, 10.000 insanın aynı anda sığabileceği bir kapasiteye sahip. İçinde tarihi sunaklar, taçlar, heykeller, kadehler, kostümler ve haçlar bulunuyor. Bu yapısıyla “Notre Dame’in Kamburu” kitabından da hatırlayacaksınız.

 

Louvre Müzesi

Dünyanın 3. büyük müzesi olan Louvre’da toplam 380.000 eser ve 30.000’e yakın sergi bulunuyor. Hem Rönesans’tan kalma hem de Yunan ve Roma dönemine ait birçok eser burada sergilenmekte. Leonardo Da Vinci’nin meşhur Mona Lisa tablosu da burada sergilenmekte. Ayrıca Venedik’li ünlü ressam Gentile Bellini’nin yaptığı “Fatih Sultan Mehmet Portresi” de bu müzede bulunuyor. Biz gittiğimizde Doğu Sanatları bölümü tadilatta olduğu için görememiştik. Daha sonra o Portre’nin Londra’daki National Gallery müzesine götürüldüğü söylenmişti, ama bu bilginin doğruluğunu bilmiyorum. Müze çıkışında Abdullah’ın ilk İngilizce denemesiyle karşı karşıya kaldık. Sular seller gibi İngilizce konuşan Abdullah’a çıkışta “polise bir sorsana burdan Notre Dame’a nasıl gidebiliriz” diye dedik. Abdullah polise yaklaştı ve “excuse Notre Dame” dedi. Polis sakin sakin İngilizce nasıl gideceğimizi anlatıyor, Abdullah da ağzı açık dinliyor. Tabii el kol hareketlerinden biz de polisin tarif ettiği yolu anladık. Abdullah’a “olum bu muydu İngilizce biliyom dediğin” dedik. Excuse me Notre Dame… Yok ya Fransız polisleri genelde İngilizce bilmiyorlar, o yüzden ona kolaylık olsun diye öyle sordum dedi. Bu Abdullah ve İngilizce bölümümüzün birinci kısmıydı.

Eyfel Kulesi

Fransız devriminin 100. Yıl kutlamaları adına 1887-1889 yıllarında yapılmıştır. Paris ve Fransa’nın simgesi. Paris’e giden herkesin mutlaka uğradığı yer. Eyfel Kulesini yakından seyredebilirsiniz eğer vaktiniz varsa içine gidip asansörle yukarı da çıkabilirsiniz. Yukarı çıktığınızda Paris ve “Seine” nehri’nin muhteşem manzarasıyla karşılaşacaksınız. Paris’e gitmeden önce ayrıca mutlaka Eyfel Kulesi ile bilgi edinin veya rehber eşliğinde gezin. Bir de Eyfel Kulesini manzara eşliğinde gören, resim çekilmelik “Trocadero” var, oradan da güzel bir manzara alabilirsiniz. Eyfel Kulesine varmadan önce de Abdullah’a yine işimiz düştü. Arabayı park etmiştik. Sokaklar çok dar ve binalar yüksek olduğu için Eyfel Kulesini göremiyorduk. Abdullah’a yer sormasını rica ettik. Karşıdan bir zenci geliyordu, Abdullah adama yaklaştı ve tahmin edin ne dedi; “excuse me eyfel“. Adam anlamadı, birkaç kez tekrarladı, ama telaffuzdan olsa gerek Alman aksanından dolayı adam anlayamadı. Sonra Abdullah bir yandan eyfel eyfel derken diğer yandan da elleriyle Eyfel Kulesine benzeyen üçgen şekli yapmaya başladı. Adam hemen anladı ve yeri tarif etti. Bu da Abdullah ve İngilizce bölümümüzün ikinci kısmıydı.

Seine” Nehir Turu

Olmazsa olmazlardan bir tanesi “Seine” turu. Paris’in tarihi ve turistik güzelliklerini Seine nehri üzerinden gözlemleyebilirsiniz. Genelde turlarda birçok dilde çeviri ve anons oluyor.

Château de Versailles (Versay Sarayı)

Saray, Paris’in biraz dışında kalıyor. Görebileceğiniz en büyük ve düzenli saraylardan birisidir. Sadece bahçesi tahmini 100 futbol sahası büyüklüğündedir. Hem içi hem de sarayı gezmek istiyorsanız bir gününüzü ayırabilirsiniz. Yaklaşık 2000 odası vardır. Sarayda Barok dönemini yaşayabilirsiniz. Bir başka yönü de halk arasında “tuvaleti olmayan Saray” olarak bilinir ☺. Tuvalet ve banyolar Fransız Devrimi’nden sonra eklenmiştir. Fransa’nın tarihi ile ilgili birçok bilgi ve belge bulunmaktadır. Gezimizin bu kısmında yine ABDULLAH ve müthiş İngilizcesinin faydalarını gördük. Versay Sarayının bahçesinde sıraya girdik. Saray tıklım tıklım dolu. Sürekli turist otobüsleri geliyor. Bahçenin ortasında beklediğimiz için saklanacak bir yer de yok. Sıcak tam tepeden vuruyor. Bir ara İngilizce anons geçmeye başladı. Biz de biraz anlıyoruz tabi. Dedik gibi, “Abdullah, anons bize yönelik herhalde. Sıra beklemememiz gerekiyor, doğrudan girebiliriz.” Abdullah, “Yok abi, o bize yönelik değil, yerliler için” dedi. Velhasil, 1.5 saat sonra içeri girdik. Tam bilet alacakken kasadaki kadın Almanca biliyordu ve şöyle dedi: “Siz niye içeri girmediğiniz, öğrenci olup 27 yaş altında olanlar sıra beklemeden girebilirler, 1 saattir anons yapıyoruz, duymadınız mı?” dedi. Biz tabi hep beraber dönüp Abdullah’a baktık, Abdullah biyik altından sırıtıyor. Neyse dedik, sağlık olsun. Abdullah gibi İngilizce konuşabilen bir arkadaşınız olursa kendinizi daha güvende hissediyorsunuz tabi.

Arc de Triomphe de l’Étoile (Zafer Takı)

Charles de Gaulle Meydanı‘nda yer alan ve 12 kavşağın birleşme noktası olan döner kavşağın Sanzelize ile birleştiği yerdedir. Bu Tak, Napolyon tarafından 1806 yılında dikilmiştir. 50 m yükseklikte olan Tak’ın altında, 1. Dünya Savaşı sırasında ölen meçhul askerlerin mezarları bulunmaktadır. Zafer Takı’nın içinden yukarı çıkıp güzel bir Paris manzarası seyredebilirsiniz.

Champs-Élysées (Sanzelize)

Bence Paris’in en güzel yeri burası. Avrupa’nın en meşhur sokağı. Cadde 70 m genişliğinde, 1910 m uzunluğundadır. Kestane ağaçları ve estetik sokak lambaları arasında kalmış tarihi sokak. Burada sakin ve romantik bir yürüyüşe çıkıp huzur bulabilirsiniz. Cadde boyunca dünyaca ünlü mağazalar, kafeler, restoranlar ve turistik eşya satan dükkanlar bulabilirsiniz. Ayrica Fransa Bisiklet Turu “Tour de France” maratonunun da bitiş çizgisi bu cadde üzerindedir.

Basilica de Sacré-Cœur (Aşıklar Kilisesi)

Beyaz travertenleri ile Montmatre tepesinde bulunan kilise. Bu tepe aynı zamanda Paris’in en yüksek konumunda bulunuyor. Güzel manzarası dolayısıyla Buraya Ressamlar Tepesi de deniyor. Kilisenin merdivenlerine oturup çay eşliğinde Paris’i seyredebilirsiniz. Kilisenin içi ise Notre Dame’dan biraz farklı, hem tarihi hem de modern bir hava oluşturuyor. Tepe ve etrafında bol bol sanatçı ve ressam görebilirsiniz. Açan bahar çiçekleriyle beraber güzel bir hava oluşuyor. Şair ruhlu bir insansanız gitmeniz gereken çok özel bir yer burası. İyi de, senin ne işin vardı o zaman orada diyorsanız, gelmişken göreyim iste ☺.

Sonuç

Paris tarihi ve romantik mekanlarıyla ziyaret edilmesi gereken bir yer. Önceden bilgilenirseniz rehber eşliğinde gezmeniz şart değil. Ama Abdullah gibi İngilizce bilen birisi mutlaka olsun. Fransızlar İngilizce konuşmuyor veya konuşamıyor da tamamen hurafe. Biz 5 gün boyunca İngilizce iletişim kurduk, daha doğrusu onlar değil biz İngilizceyi konuşamadık ☺. Gezinize vakit ayırın, hem gittiğiniz yerlerde sıra beklemeniz gerekecek hem de tadını çıkarabilmeniz için rahat rahat gezmeniz gerekecek, ona göre bir plan yapmaya çalışın. Akşamları Seine nehri etrafı kilometreler boyunca insanlarla dolu. Nehrin etrafında yürüyüşe çıkıyorlar veya bir kenarına oturuyorlar. Her yer sakin ve huzurlu. Akşamları özellikle Louvre ve Notre Dame yakınlarında