Havasıyla, insanıyla, sahilleriyle, kültürüyle ve tarihiyle sizi kendisine hayran bırakacak bir ülke Atlas Okyanusu'na kıyısı olan Portekiz, Avrupa'nın güneyinde İspanya'ya komşu bir ülke. Fado (Portekiz Müziği), Fiesta (Eğlence) ve Futbol yani 3F'yi tam anlamıyla...

İngiltere: Tarihi Zenginliklerle Dolu Londra’yı Keşfetmek
Hep televizyonlarda görürdük Londra’da yılbaşını
Bir de canlı canlı yaşayalım diye biletimizi alıp 30 Aralık’ta Londra’ya uçtuk. Herhalde gezilecek yerler arasında Avrupa’nın en zengin başkenti diyebiliriz. Biz 5 gün kaldık, ona rağmen birçok yeri göremedik. Londra kendisine ait kültür ve mimarisiyle dikkat çekiyor. Evler, binalar, işyerleri sadece İngiltere’de görebileceğiniz bir mimariyle yapılmış. Binalar bir yandan Gotik ve pesimist bir hava oluştururken diğer yandan da düzenli ve disiplinli bir tarza sahip. 2000 yıllık kültürün kenti Londra. Tarih ve kültürün yanında alışveriş ve eğlence için de Londra çok ideal bir yer. Uyumayan bir şehir diyebiliriz.
Londra demişken özellikle „Londra Metrosu“na dikkatinizi çekmek istiyorum. Arabayla Londra’da gezmeniz imkânsız gibi. Zaten turistik olan yerlere yabancı araçların girmesi yasak, onlar sadece belirli bölgelere girebiliyorlar. Metroyla Londra’nın her köşesine ulaşabiliyorsunuz. Her 2 dakikada bir metro kalkıyor. Hem fiyat olarak da uygun. Oyster Card alıyorsunuz, bir nevi akbil diyebiliriz. Onunla da günlük belirli bir limite kadar harcayabiliyorsunuz, limiti aştıktan sonra karttaki hesaptan para düşmüyor. Bir de „APP“i var onu da telefonunuza indirirseniz çok basit ve rahat bir şekilde Londra’da istediğiniz her yere ulaşabilirsiniz. Son olarak bir iki tavsiyede bulunup gezilecek yerlere değineceğim. Çok aşırı turist olduğu için şehirde müzeler ve saraylara biletlerinizi önceden online alıp vakit kazanın. Online aldığınızda bile yoğunluktan dolayı bir saate yakın sıra bekliyorsunuz. Dolayısıyla günde 1-2 yerden fazla gezemiyorsunuz zaten. Günlerinizi ve programınızı ona göre ayarlarsınız.
Bir de Londra’ya gitmeden önce önceden giden arkadaşlara Londra nasıl bir yer diye sorduğumda hep söyle dediler „pahalı“ bir yer. Pound çok güçlü hatta Euro bile Pound’un karşısında değersiz kalıyor. Bu tespite de kesinlikle katılıyorum, Londra pahalı bir yer, onu da hesaba katarak gidin.
Londra’da gezilecek yerler
Madame Tussaud’s
Dünyanın en meşhur bal mumu müzesi. Sanat, müzik, film, siyaset ve spor dünyasından isimlere rastlayacaksınız. David Beckham’den Muhammed Ali’ye, Ghandi’den Atatürk’e kadar dünyaca meşhur birçok kişinin bal mumundan yapılmış heykelleri burada sergileniyor. İçeride güzel vakit geçirip eğlenceli resimler çekebilirsiniz. İlk olarak 1802’de Londra’da bir evde sergilenen heykeller 1928’de müze kurularak şuanki yerine alınmıştır. Giriş için önceden bilet ayırıp, belirttiğiniz saatte orada olmanız gerekiyor. Erken gelirseniz de giriş yapamıyorsunuz, giriş saatini beklemek zorunda kalıyorsunuz.
HMS Belfast (Savaş Gemisi) müzesi
Şu anda Tower Bridge’in önünde Themse Nehri’nde bulunan ve 1938 yılında suya indirilen savaş gemisi. Hafif Kruvazör sınıfına giriyor. Dönemin en uzun savaş gemisiydi. 2. Dünya savaşında kullanılıp günümüze ulaşan tek gemi. 1965 yılına kadar savaş gemisi olarak kullanılıp 1971’de müzeye çevrildi. Savaş sırasında Alman savaş gemilerinden darbeler almasına rağmen batmamış, daha sonra birçok savaş gemisi batırmış, Normandiya çıkarması ve Kore savaşında bulunmuş. Müze olarak kullanılan geminin içine girip donanma tarihine ait birçok bilgiye ulaşabilirsiniz. 5 kattan oluşan gemide denizcilerin hayatıyla ilgili izlenim edinebilirsiniz.
Tower Bridge
Themse Nehri üzerinde kurulmuş açılıp kapanabilir (Baskül) köprü. Hem Londra’nın hem de Britanya’nın sembollerinden birisi diyebiliriz. Her turistin mutlaka görmek istediği tarihi köprü. Yapımı 8 yıl sürmüş ve 1894 yılında tamamlanmıştır. Büyük gemiler geldiğinde açılabilen köprüdeki mekanizma 1976 yılına kadar buharla çalışıyordu, daha sonra elektrikle çalışmaya başladı. Bununla ilgili bilgiler de köprünün çıkışında küçük bir müzede silindirlerle beraber anlatılıyor. Hem yaya hem de araç trafiğine açık köprü. Günde ortalama 40.000 araç geçiyor bu köprüden. Köprünün içine girip üst katına çıkabiliyorsunuz. Üst katta 43 m yükseklikte hem güzel bir manzara izleyebilir hem de köprü hakkında videolar eşliğinde bilgi alabilirsiniz. Köprünün üstünde bulunduğunuzda camların üstünde yürüyüp aşağıdan geçen otobüs ve yayaları izleyebilirsiniz. Hem öğlen hem de akşam çıkılması tavsiye ediliyor.
Westminister Sarayı
1512’den beri Lordlar ve Avam kamarasının içinde bulunduğu Saray. 650 Avam kamarası, 800 de Lord bulunuyor parlamento binasında. Avam kamarasında bulunanlar seçilme gelirken, Lord’lar kamarasındakilere bu unvan aileden geçiyor. Sistem olarak Avam kamarası taslakları hazırlıyor, Lordlar ise onaylayıp yasalaştırıyor. Burada da Lord’ların yetkileri sınırsız değil, belirli kanunlara bağlı olarak her taslağı geri çeviremiyorlar. Parlamento binası içinde bulunduğu sarayın sadece bir kısmında bulunuyor. Bunun dışında kraliyete ait bölümler de var sarayda. Themse Nehri‘nin kıyısında bulunan saray Gotik bir mimariyle yapılmış. Sarayın içinde hem Avam kamarasını hem de Lord’lar kamarasını hem de Kraliyete ait bölümleri gezip değişik dillerde bilgi alabiliyorsunuz. Benim en çok dikkatimi çeken şey, İngilizler için “üzerine güneş batmayan İmparatorluk” deniyordu. İngiliz İmparatorluğunun o kadar çok sömürgesi vardı ki, ülkelerden birinde güneş batsa diğerinde mutlaka doğuyordu bu yüzden de üzerine güneş batmayan imparatorluk deniyordu. Westminster Sarayı‘nda gezerken duvarlara ve tavana bakınca üzerine güneş batmayan imparatorluğun tüm ihtişamını ve gücünü hissedebiliyorsunuz. Pek dikkat çekmese de dünyayı yöneten ülkelerden birisi olduğunu sarayı gezerken anlayabiliyorsunuz. Buraya da yarım gününüzü ayırmanızı tavsiye ederim. Sadece Lordlar kamarasında foto ve video çekimi yasak aklınızda bulunsun.
Buckingham Sarayı
Kraliçenin de içinde kaldığı krallık sarayı. 1705 yılında Buckingham Dükü tarafından yaptırılmış daha sonra saraya çevrilmistir. Kraliçenin evi ve ofisi burada bulunuyor. 775 odadan oluşan sarayda kraliçeye ait özel eşyaları ve resim koleksiyonu bulunuyor. Yabancı ülkelerden gelen önemli devlet adamları da burada ağırlanıyor. Kraliyet sarayı olmasına rağmen sade ve mütevazi bir saray. Sarayda her gün bazen de çift günlerde saat 11:00’de “Changing Guard – Askerlerin Nöbet değişimi” yapılıyor. 700 yıllık bir gelenekmiş. 1 saat sürüyor yaklaşık. Kraliçeyi koruyan askerlerin nöbet değişimi gösteriliyor. Sarayı ziyaret edecekseniz o saatte gitmenizi tavsiye ederim. Bir saat önceden gitmenizi de tavsiye ederim yoksa güzel görüntü alabileceğiniz yerler dolmuş oluyor.
Big Ben
Londra’nın meşhur saat kulesi. Daha doğrusu saat kulesi olarak bilinse de Big Ben aslında kulenin içinde bulunan ve 5 canın en büyüğü olan ve 13,5 ton’dan oluşan canın adı. Big Ben de Büyük Benjamin’in kısaltması. Candan yankılanan sese İngilizler “Britanya’nın sesi” diyorlar. Kule Westminster Sarayı‘nın hemen yanında bulunuyor. 11 Haziran 1859’dan beri saat kulesi aralıksız çalışıyor. Dünyada İngiltere’nin simgesi olarak biliniyor. 2012 yılında Kraliçe Elizabeth’in 60. Yıldönümü anısına “Elizabeth Kulesi” ismi değiştirildi. Londra’da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
London Eye
Londra’nın gözü. 135 m yükseklikle Avrupa’nın en büyük dönme dolabı. Thames Nehri’nin hemen bitişiğinde bulunuyor. 1998 yılında yapımına başlanıp 2000 yılında ziyarete açıldı. 32 London Eye içinde havalandırma ve klima bulunan 32 gondoldan oluşuyor. Bir gondolun içine yaklaşık 25 kişi binebiliyor. Bir tam tur 25 dakika sürüyor. Özellikle en tepeye çıktığınızda Londra ve Thames Nehri’nin muhteşem manzarasıyla karşılaşıyorsunuz. Westminster Sarayı ve Big Ben‘i de havadan seyredebiliyorsunuz. London Eye içinde önceden rezervasyon yaptırdığınızda bile 1 saat bekliyorsunuz. 500 m kuyruk oluyor. Bol vakit ayırın yani…
London Dungeon
Londra’nın 1000 yıllık karanlık tarihini anlatan zindandan yapılmış müze. 1974 yılında açılan müze, Londra’nın kanlı ve korkunç tarihini anlatıyor. Zindanın içinde karanlık odalardan, sandaletlerle diğer mekanlara geçip tarihi bilgiler alıyorsunuz. Müzenin içinde 1665-1666 yılında 70.000 insanın öldüğü Londra Vebası, 1666 yılında Londra’nın 5/4’ünün yandığı büyük Londra Yangını, 1888 yılında türemiş meşhur katil Jack the Ripper, Kraliçe Maria ve İskoçyalı yamyam aile Alexander Bean hakkında detaylı bilgiler alıyorsunuz. Ayrıca 1000 yıldır yapılan farklı tarzda işkence ve tiyatro mahkemeler de tiyatro oyuncuları tarafından sahneleniyor. Gezimizin en ilginç yerlerinden birisiydi burası.
Sea Life (London Aqarium)
Hemen London Eye’in yanında bulunan akvaryum. İçerisinde 500’den fazla canlı türü bulunuyor. Burada denizin derinliklerine yolculuk yapabilir, sualtı dünyasını yakından izleyebilirsiniz. Yeşil deniz kaplumbağalarından vatoza, pirana ve köpek balıklarına kadar birçok deniz canlısını yakından izleyebilirsiniz. Akvaryum, 14 bölümden oluşuyor. Bazı günlerde gösteriler de oluyor. Sualtı dünyasına ilgi duyanlara tavsiye edilir.
Cadde ve bölgeler
Londra’da bulunduğunuz süre boyunca Oxford Street, Trafalgar Square, Covent Garden, Piccadilly Circus, China Town, Harrods, Regent’s Canal‘a da uğrayın. Özellikle alışveriş meraklılarına Harrods‘u öneririm.
Sonuç
Londra kesinlikle görülmesi gereken bir yer. Görülecek yerlerin çok olmasından dolayı en az 4 gününüzü ayırmanız gerekir. Mutlaka yapmanız gereken şeyler English Breakfast, English Tea ve Fish & Chips yemek. Gezimiz boyunca benim dikkatimi çeken şey insanlar genelde rahat. Almanya’da olan günlük stresi burada göremiyorsunuz. Londra’da birçok yerde müslüman ve başı kapalı çalışan personel ve güvenlik görevlileri de bulunuyor. Turist olarak 5 gün boyunca hep güleryüzle ve iyi karşılandık. Diğer Avrupa ülkelerinde yabancılar kendilerini bulunduğu ülkeye ait hissedip bir aidiyet hissi kuramazken burada herkes İngilizmiş gibi davranıyor. Bir de dilleri var sürekli yuvarlayarak konuşuyorlar. Zaten İngilizcem iyi değil bir de böyle garip konuşulunca iyice afalladım. İyi ki yanımda iki tane İngilizce öğretmeni vardı da tarzancaya gerek kalmadı. Vakit darlığı nedeniyle gidemediğimiz fakat görülebilecek yerler: Shakespeare Globe, British Museum ve Sherlock Holmes Müzesi. Akşamları kafa dinleyip bir şeyler içmek istiyorsanız “Beirut Nights”i tavsiye ederim.
Gezimden kareler
Bu Blogu paylaş

Merhaba, ben Aylak Adam
Seyahat etmek benim en büyük tutkum! Yeni kültürler keşfetmek, insanlarla tanışmak ve onların hikayelerini dinlemek benim için bir mutluluk kaynağı. Seyahat blogumda seni heyecan dolu maceralarıma davet ediyor, ilginç karşılaşmaları paylaşıyorum. Sürükleyici seyahat deneyimlerimde kendini kaybederek hikayelerimden ilham alabilirsin. Birlikte gezip gördüklerimizi keşfederken keyifli anlara tanık olalım!

Beni instagram´da takip et

Gezi değerlendirmem
Yeme ve İçme
★★★★
Konaklama
★★★★
Aktiviteler
★★★★★
Ulaşım
★★★★★
Yorum bırak
Bu muhteşem bir seyahat ülkesi – orada daha önce tatil yaptın mı? Hangi şehirleri ve yerleri ziyaret ettin? Benimle bu blog yazısının yorumlarında deneyimlerini ve ipuçlarını paylaşırsan çok sevinirim. Mükemmel bir seyahat için ek önerilerin var mı? Deneyimlerin ve ipuçların benim için çok değerli!
En son eklenen gezilerim
Beni takip et